Ana içeriğe atla

OSMANLI'NIN HAREM GERÇEKLERİ


HAREM-İ HÜMAYUN

  Akkadça'dan Arapça'ya geçmiş bir kelime olan harem, "korunan, mukaddes şey ve yer" manasına gelir. İslamiyetten önceki dönemlerde Ortadoğu'da kurulmuş devletlerde ve İran'da harem kurumuna rastlanır. Harem, Müslüman toplumlara mahsus bir kurum değildir, dünyanın her tarafında değişik din ve medeniyetlerde Harem'e rastlanır. Harem hayatı hakkında hiçbir inceleme yapmamış köşe yazarları, harem kaynaklı olarak tüm Osmanlı'yı aşağılayıp incitiyor; sekiz seneye seksen senelik icraatı sığdıran Yavuz Padişah dahil, neredeyse bütün Osmanlı Padişahlarına "s**s manyağı bir iğrençlik abidesi" süsü veriyorlar! Padişah, haremde yaşayan şehzadeler ve harem ağaları dışında hiçbir erkek buraya giremezdi. Padişahta canı istediği zaman buraya girip karpuz seçer gibi cariye seçemezdi. 
  Fransız tarihçi Robert Anhegger, 1960 yılında Topkapı Sarayı'nın restorasyon çalışması için Türkiye'ye geldiğinde, Harem hakkında bazı açıklamalarda bulunmuştur. Açıklamaları ise şu şekildedir: " Onarım esnasında Harem'in Avrupalıların yüzyıllarca yazıp çizdikleriyle hiçbir alakası olmadığını fark ettim. Harem padişahın dilediği kadınla yatması için düzenlenmiş bir kurum değil. Zaten Harem'in mimarisi bu amaca göre düzenlenmemiş. Bu mimari yapı içinde padişahın cariyeleri görebilmesi için kuş olup uçması lazım. Zira kapılar, daireler, geçişler, başka yoldan Harem'e ulaşmasına izin vermez. Cariyeler 25 kişilik koğuşlarda kalıyor. Üst katta onlara nezaret eden kalfaların dairesi var. Kalfaların, cariyeleri her an çok sıkı denetim söz konusu. Padişahın annesi kendi bölümünde, padişahın kadınları ayrı bölümde, padişah ise kendi dairesinde yaşamaktadır. Padişahın kadınını annesi seçip oğluna sunmaktadır. Padişahın kalkıp cariyeler bölümüne geçmesi imkansızdır." Yani padişaha uygun bir eşi valide sultan seçer, padişaha da sadece onayını bırakırdı. Valide'nin seçtiğini reddetme hakları bile yoktur.

HAREM TEŞKİLATI

  Harem teşkilatının ilk yılları hakkında fazla bilgi bulunmuyor. Orhan Gazi devrinde devletin teşkilatlanmasına paralel olarak Harem teşkilatının ilk çekirdeği atılmış olmalıdır. Çelebi Sultan Mehmed(1413-1421) devrinden itibaren Osmanlı sarayında Harem ağalarının görülmeye başlanması Harem'in gelişiminde önemli bir noktadır. Fatih Sultan Mehmed zamanında devlet ve saray teşkilatının oluşmasına paralel olarak Harem-i Hümayun da teşkilatlandırıldı. 
 Harem'in yöneticileri Darüssaade ağaları, yani hadım ağalardır. Osmanlılar'dan önceki Türk-İslam Devletlerinde, Çin'de, Mezopotamya'da, Roma ve Bizans'ta da vardı. Harem ağaları zenciler, yani kara ağalar veya beyaz olanlar, yani ak ağalardan seçilirdi. 
  Osmanlı İmparatorluğunun büyümesine paralel olarak, saray teşkilatı da gelişti ve Çelebi Mehmed devrinden (1413-1421) itibaren Osmanlı sarayında Harem Ağaları görülmeye başlandı. İlk dönemlerde Harem Ağaları beyaz kölelerden oluşuyordu ve ak ağalar diye adlandırılıyorlardı. Akağalar, Rum ve Boşnaklar'dan seçilirdi. Fatih Sultan Mehmed devrinden itibaren sarayda zenci köleler istihdam edilmeye başlandı ve zamanla kara ağaların sayısı arttı. 
  III.Murad devrinde haremin büyümesine paralel olarak Darüssaade ağalarının nüfuzu ve gelirleri arttı. Kara Ağalar, 250'den fazla oda, onlarca hamam ve avludan oluşan haremin yöneticisiydiler. Devlet adamları, Darüssaade ağalarının artan etkisinden rahatsız oldukları için kara ağaları saraydan uzaklaştırmaya çalıştılar. İbşir Mustafa Paşa, 1654-1655 yılları arasındaki sadrazamlığı sırasında, Harem ağalarını saraydan sürmeye kalktı ancak başarılı olamadı.

HACI BEŞİR AĞA

  Hacı Beşir Ağa, en ünlü kızlarağasıdır. Küçük yaşta Afrika'dan zenci köle olarak İstanbul'a getirilmiş ve kızlarağası Yapraksız Ali Ağa'nın yanına verilmişti. Beşir Ağa, Yapraksız Ali Ağa'nın yanında yetişip, çeşitli görevlerde bulunduktan sonra padişah musahibi oldu. Beşir Ağa, 1705'te saray hazinedarı olmuş fakat 1713'de Kıbrıs'a sürülmüştü. Kıbrıs'tan Mısır'a, ardından da Hicaz'a sürüldü. Ancak bir süre sonra hacıların  işleriyle ilgilenen şeyhülharemlik görevine tayin edildi.
  Beşir Ağa, I.Mahmud üzerinde etkili olarak, dönemin devlet adamlarının tayini ve devlet işlerinin yönlendirilmesinde önemli bir rol oynadı. Harem ağasının padişah üzerindeki etkisinden rahatsız olan Sadrazam Kabakulak İbrahim Paşa, I.Mahmud'a "Efendim ben Mısır'da uzun süre kaldım. Siyah Araplar'da bir akıllı görmedim. Şimdi sultanımın vekilliğini kızlarağasının aklı üzere ve onun reyiyle mi yapayım? Yapmazsam bana düşman olacak ve başıma bir iş getirecek diye vesvese ile hareket ederek, layıkıyla iş yapamayacağım" diye Beşir Ağa'yı şikayet etmişti. I.Mahmud, sadrazamın şikayeti üzerine Darüssaade ağasını görevden alıp, sürgüne göndermeye karar vermiş, ancak Beşir Ağa durumu haber alınca araya Valide Sultanı sokarak sadrazamı azlettirmişti. Bu olaydan sonra, hiç kimse bir daha Harem ağasının aleyhinde söz söylemeye cesaret edemedi.

HAREM-İ HÜMAYUN'UN OSMANLI YÖNETİMİNE ETKİSİ

  Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan ve kızı Mihrimah sultan, öne çıkan ilk saray kadınlarıdır. Hürrem Suıltan'ın Kanuni'nin ilk eşi olan Mahidevran'ı Manisa'ya gödertmesi, Şehzade Mustafa'yı öldürtmesi, Rüstem Paşa'yı Vezir-i Azam yaptırması Harem'in bu dönemde devlet işlerinde oynadığı aktif role işaret eder. Kanuni'den sonra II.Selim zamanında Nurbanu Sultan ve III.Murad zamanında Safiye Sultan devlet yönetiminde aktif rol oynadı. Mahpeyker Kösem Sultan ve Hatice Turhan Sultan da bu konuda unutulmaması gereken isimlerdendir. 

CARİYE

 Cariye, kadın köle demektir. Osmanlı Padişahları XVI. yüzyıldan itibaren, bir iki istisna dışında, Harem'e alınan cariyelerle evlenmişlerdir. Osmanlı sarayındaki cariyelerden güzelliği ve zekasıyla öne çıkanlar padişahın gözüne girip erkek çocuk sahibi olduktan sonra valide sultanlığa kadar yükselebilirlerdi. Valide Sultan, yani padişah anneleri Harem'in yöneticisidir. 
  II.Bayezid'den sonra Anadolu'daki Türk beyliklerinin sona ermesi ve harem-i hümayunun da iyice kurumlaşması ile birlikte padişah ve şehzadelerin sadece cariyelerle evlenmesi adet haline geldi. Cariyelerle evlenme adetini ilk defa boza II.Osman oldu. O, şeyhülislam Esad Efendi ve Pertev Paşa'nın kızları ile evlendi. Ancak padişahın saray dışından, cariye olmayan ve hür doğmuş Türk kızlarıyla evlenmesi halk ve devlet adamları tarafından hoş karşılanmadı. O, bu davranışı ile bir geleneği yıkıyordu. Bu evliliklere kızını aldığı şeyhülislam efendi dahi karşı çıkmıştır.
  
EĞİTİM

  Amerikalı uzman Leslie Peirce, harem hakkında arşiv belgelerine dayanarak on yılda hazırladığı doktora tezinde şu sözleri belirtiyor:
" Hanedan ailesi üyeleri için Harem bir ikametgahtı. Sultan ailesinin hizmetkarları için ise bir eğitim kurumu diye tarif olunabilir. Genç kadınlar sadece padişaha uygun cariyeler ve annesiyle diğer ileri gelen Harem kadınlarına nedimler sağlamak amacıyla değil, aynı zamanda askeri/idari hiyerarşinin tepesine yakın erkekler için uygun eş sağlama amacıyla eğitilirlerdi. Enderun, saray içinde padişaha kişisel hizmet yoluyla erkekleri nasıl saray dışında hanedana hizmet hazırlıyorsa, Harem de kadınları padişah ve annesine kişisel hizmet yoluyla dış dünyadaki rollerini almaya hazırlanıyordu. 
  Saray eğitim sisteminin, hem erkek hem de kadınlar için ana hedeflerinden biri hükümran hanedana sadakatin aşılanmasıydı. İmparatorluk elitini sarmalayan bağları erkekler kadar kadınlar  da sürdüğü için elitin sadakatinin odağında sadece padişahın kendisi değil, aynı zamanda sultan hanesinin kadınları, yani bir bütün olarak hanedan ailesi vardı."
  Yani Harem, padişahın evi olmakla birlikte bir eğitim kurumudur. Osmanlı sarayı 3 bölümden oluşuyordu: Harem, Birun ve Enderun. Harem-i Hümayun, Harem'le birlikte Enderun'u içerisine alır. Enderun, Osmanlı İmparatorluğu'nun erkek yöneticilerinin yetiştiği üst düzey bir okuldu. Harem ise kadın yöneticilerin yetiştiği bir mektepti. 

OSMANLI PADİŞAHLARININ ANNELERİ
  1. OSMAN GAZİ - ORHAN GAZİ : Annelerinin Türk olduğu bilinmektedir.
  2. I.MURAD : Yarhisar Tekfuru'nun kızı NİLÜFER HATUN'dur. İsminden dolayı Cariye olduğu "iddia" edilir.
  3. I.BAYEZİD(YILDIRIM) : Rum GÜLÇİÇEK HATUN'dur.
  4. I.MEHMED(ÇELEBİ) : Annesinin kimliği tam olarak belirlenememektedir. Gayrimüslim olduğu "iddiası" vardır.
  5. II.MURAD : Dulkadiroğlu Süli Bey'in kızı EMİNE HATUN'dur.
  6. II.MEHMED(FATİH) : Menşei belli olmayan gayrimüslüm bir aileden olan HÜMA HATUN'dur. 
  7. II.BAYEZİD : Arnavut GÜLBAHAR HATUN'dur.(Franz Babinger)
  8. I.SELİM(YAVUZ) : Dulkadiroğlu ailesinden AYŞE SULTAN'dır.
  9. I.SÜLEYMAN(KANUNİ) : Cariye olan HAFZA SULTAN'dır.
  10. II.SELİM(SARI) : Ukraynalı HÜRREM SULTAN'dır.
  11. III.MURAD : İtalyan NURBANU SULTAN'dır.
  12. III.MEHMED : Venedikli bir İtalyandır. 
  13. I.AHMED : HANDAN SULTAN'dır.
  14. II.OSMAN(GENÇ) : MAHFİRUZ SULTAN'dır.
  15. I.MUSTAFA : ABAZA'dır.
  16. MAHPEYKER KÖSEM SULTAN : Rum veya Bosnalı olduğu söylenir. Ancak kimliği tam olarak aydınlatılmamıştır. 
  17. IV.MEHMED : Ukraynalı HATİCE TURHAN SULTAN'dır.
  18. II.MUSTAFA - III.AHMED : Giritli bir İtalyan olan EMETULLAH GÜLNUŞ SULTAN'dır.
  19. I.MAHMUD : SALİHA SULTAN'dır.
  20. III.OSMAN : ŞEHSUVAR SULTAN'dır.
  21. III.MUSTAFA : MİHRİŞAH SULTAN'dır.
  22. I.ABDÜLHAMİD : RABİA ŞERMİ SULTAN'dır.
  23. III.SELİM : MİRHİŞAH SULTAN'dır.
  24. I.MUSTAFA : AYŞE SİNEPERVER'dir. 
  25. II.MAHMUD : NAKŞİDİL SULTAN'dır.
  26. I.ABDÜLMECİD : Kafkasya kökenli olan BEZMİALEM VALİDE SULTAN'dır.
  27. I.ABDÜLAZİZ : Kafkasya kökenli olan PERTEVNİYAL SULTAN'dır.
  28. II.ABDÜLHAMİD : TİRİMÜJGAN KADIN'dır.
  29. V.MURAD : ŞEVKETZA KADIN'dır.
  30. MEHMED REŞAD : Çerkez olan GÜLCEMAL KADIN'dır.
  31. MEHMED VAHİDEDDİN : GÜLİSTU KADINEFENDİ ABAZA'dır.

KAYNAKÇA

Çağatay ULUÇAY, Haremden Mektuplar, İstanbul 1956.
Çağatay ULUÇAY, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1980.
J.Von.HAMMER, Büyük Osmanlı Tarihi, I-VIII, İstanbul 1990.
Prof.Dr. Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, YEDİTEPE Yayınevi, İstanbul 2018, 763,778
Yrd.Doç.Dr. Ali Güler, Hilalin Gölgesinde, HALK Kitabevi, İstanbul 2016, 142.
Yavuz Bahadıroğlu, Muhteşem Süleyman, ENSAR Neşriyat Tic.A.Ş, İstanbul 2017, 228, 231.





  


  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

I.BAYEZİD (YILDIRIM) DÖNEMİ

I.BAYEZİD ( YILDIRIM )   Osmanlı sultanlarının dördüncüsü, Sultan Murad-ı Hüdavendigar'ın oğlu olup, 1360'ta Orhan Gazi vefat ettiği sırada, Gülçiçek Hatun'dan doğru. Şehzade Bayezid, küçük yaştan itibaren zamanın en mümtaz alimlerinden olan Bursa Kadısı Koca Mahmud, Kazasker Çandarlı Halil ve Karamanlı Molla Rüstem'den ilim öğrendi. 1389'da yapılan I.Kosova Savaşı'na katılarak Şehzade Yakub ile büyük kahramanlık gösterdi. Babası I.Murad ( Hüdavendigar), bir Sırplı tarafından muharebe sahasında şehid edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtına çıktı. Bayezid Han Tahta Çıktıktan Sonra Ne Yaptı ? (Aşık Paşazade Tarihi)   Bayezid Han tahta oturunca Sırp ülkesine Kıratova yöresine ve bütün civarlarıyla Üsküp'e İshak Bey'in efendisi olan ve babasını aratmayan Paşa Yiğit Bey'i, Vidin'e ise Firiz Bey'i gönderdiler. Kısacası Sırp vilayetinin büyük kesimini idaresi altına alıp sonunda saadet ve gönül hoşluğuyla

SÜLEYMAN HÜSNÜ PAŞA

SÜLEYMAN PAŞA   Şıpka kahramanı Süleyman Paşa, Türkçülüğü askeri mekteplere sokmaya çalışıyordu. Süleyman Paşa'nın Türkçülüğüne Deguignes tarihi müessir ( etkili ) olmuştur, diyebiliriz. Çünkü memleketimizde ilk defa olarak Çin membalarına ( kaynaklarına ) istinaden Türk Tarihi yazan Süleyman Paşa, bu eserinde bilhassa Deguignes'yi mehaz ( kaynak ) edinmiştir. Süleyman Paşa, Tarih-i Alemi'nin medhalinde ( girişinde ), bu eseri niçin yazmaya teşebbüs ettiğini izah ederken diyor ki :" Askeri tercümesini mütehassıslara ( uzmanlara ) havale ettim. Fakat, sıra tarihe gelince, bunun tercüme tarikiyle ( yoluyla ) yazdırılamayacağını düşündüm. Avrupa'da yazılan bütün tarih kitapları ya dinimize yahut milletimize dair iftiralarla doludur. Bu kitaplardan hiç birisi tercüme edilip de memleketimizde okutulamaz. Bu sebebe binaen mekteplerimizde okunacak tarih kitabının telifini ben üzerime aldım. Vücuda getirdiğim bu kitapta hakikate mugayir ( aykırı ) hiçbir söze t