Ana içeriğe atla

1755-1756 Yangınları


1755-1756 YANGINLARI

  Bu devirde İstanbul'da büyük tahribat yapan iki yangın çıkmıştır. Bunlardan 27-28 Eylül 1755 gecesi Hocapaşa'da Demirkapı hizasındaki evlerden birinde çıkan yangın, dört kola ayrılarak biri Bahçe Kapısı'na kadar sağı solu, Musinzade sarayını, kale duvarını aşıp Yeşil Kiremidli Camii'ni yakmıştır. Diğer bir kol Paşakapısı ve Terziler Karhanesini ve Defterdar kapısını kül etmiştir. Bir başka kol Divan Yolu'ndan ilerleyerek Mehterhane ve Defterhane'yi yakmıştır. Diğer bir kol ise Mahmudpaşa Çarşısı'ndan Çuhacılar hanını ve bir kol da Ayasofya Çarşısı'nı yakmıştır. Paşakapısı yandığı için yenisi yapılıncaya kadar Kadırga Limanı'nda Esma Sultan Yalısı, Paşakapısı olarak kullanılmıştır.

  4-5 Temmuz 1756'da İstanbul'da Cibali kapısı haricinde çıkan bir yangın kollara ayrılarak bir kol Unkapanı ile Süleymaniye taraflarını, diğer bir kol Vefa Meydanı'ndan itibaren ilerleyip Şehzadebaşı ve yeniçerilerin Eski odalarını yakıp Langa kapısına dayanmıştır. Ayrı bir kol ise Saraçhane, Et Meydanı, Aksaray ile Yeni odalardan birkaç kışlayı ve Avret pazarını yaktıktan sonra Davutpaşa iskelesine dayanmıştır. Diğer bir kol ise Fatih, Sultan Selim, Ali Paşa Çarşısı, Lutfi Paşa, Aya kapısı ve Yenikapı taraflarını kül haline getirmiştir. İstanbul'un en büyük yangınlarından birisi olan bu yangında 2.000 ev, 200 camii ve mescid, 70 hamam yanmıştır. Vasıf'ın kaydına göre fetihten beri böyle büyük bir yangın olmamıştır.

KAYNAKÇ.A

Prof.Dr. Hakkı Dursun YILDIZ, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi 11.cilt, ZAMAN Gazetesi, ÇAĞ Yayınları, İstanbul 1993, s.148

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

I.BAYEZİD (YILDIRIM) DÖNEMİ

I.BAYEZİD ( YILDIRIM )   Osmanlı sultanlarının dördüncüsü, Sultan Murad-ı Hüdavendigar'ın oğlu olup, 1360'ta Orhan Gazi vefat ettiği sırada, Gülçiçek Hatun'dan doğru. Şehzade Bayezid, küçük yaştan itibaren zamanın en mümtaz alimlerinden olan Bursa Kadısı Koca Mahmud, Kazasker Çandarlı Halil ve Karamanlı Molla Rüstem'den ilim öğrendi. 1389'da yapılan I.Kosova Savaşı'na katılarak Şehzade Yakub ile büyük kahramanlık gösterdi. Babası I.Murad ( Hüdavendigar), bir Sırplı tarafından muharebe sahasında şehid edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtına çıktı. Bayezid Han Tahta Çıktıktan Sonra Ne Yaptı ? (Aşık Paşazade Tarihi)   Bayezid Han tahta oturunca Sırp ülkesine Kıratova yöresine ve bütün civarlarıyla Üsküp'e İshak Bey'in efendisi olan ve babasını aratmayan Paşa Yiğit Bey'i, Vidin'e ise Firiz Bey'i gönderdiler. Kısacası Sırp vilayetinin büyük kesimini idaresi altına alıp sonunda saadet ve gönül hoşluğuyla

OSMANLI'NIN HAREM GERÇEKLERİ

HAREM-İ HÜMAYUN   Akkadça'dan Arapça'ya geçmiş bir kelime olan harem, "korunan, mukaddes şey ve yer" manasına gelir. İslamiyetten önceki dönemlerde Ortadoğu'da kurulmuş devletlerde ve İran'da harem kurumuna rastlanır. Harem, Müslüman toplumlara mahsus bir kurum değildir, dünyanın her tarafında değişik din ve medeniyetlerde Harem'e rastlanır. Harem hayatı hakkında hiçbir inceleme yapmamış köşe yazarları, harem kaynaklı olarak tüm Osmanlı'yı aşağılayıp incitiyor; sekiz seneye seksen senelik icraatı sığdıran Yavuz Padişah dahil, neredeyse bütün Osmanlı Padişahlarına "s**s manyağı bir iğrençlik abidesi" süsü veriyorlar! Padişah, haremde yaşayan şehzadeler ve harem ağaları dışında hiçbir erkek buraya giremezdi. Padişahta canı istediği zaman buraya girip karpuz seçer gibi cariye seçemezdi.    Fransız tarihçi Robert Anhegger, 1960 yılında Topkapı Sarayı'nın restorasyon çalışması için Türkiye'ye geldiğinde, Harem hakkında bazı açı

SÜLEYMAN HÜSNÜ PAŞA

SÜLEYMAN PAŞA   Şıpka kahramanı Süleyman Paşa, Türkçülüğü askeri mekteplere sokmaya çalışıyordu. Süleyman Paşa'nın Türkçülüğüne Deguignes tarihi müessir ( etkili ) olmuştur, diyebiliriz. Çünkü memleketimizde ilk defa olarak Çin membalarına ( kaynaklarına ) istinaden Türk Tarihi yazan Süleyman Paşa, bu eserinde bilhassa Deguignes'yi mehaz ( kaynak ) edinmiştir. Süleyman Paşa, Tarih-i Alemi'nin medhalinde ( girişinde ), bu eseri niçin yazmaya teşebbüs ettiğini izah ederken diyor ki :" Askeri tercümesini mütehassıslara ( uzmanlara ) havale ettim. Fakat, sıra tarihe gelince, bunun tercüme tarikiyle ( yoluyla ) yazdırılamayacağını düşündüm. Avrupa'da yazılan bütün tarih kitapları ya dinimize yahut milletimize dair iftiralarla doludur. Bu kitaplardan hiç birisi tercüme edilip de memleketimizde okutulamaz. Bu sebebe binaen mekteplerimizde okunacak tarih kitabının telifini ben üzerime aldım. Vücuda getirdiğim bu kitapta hakikate mugayir ( aykırı ) hiçbir söze t