Ana içeriğe atla

Bir Osmanlı Gücü: YENİÇERİLER

YENİÇERİLER

  Orhan Gazi, kardeşi Alaattin ve Şeyh Edebali'nin bacanağı ve bu nedenle kendisininde yakını sayılan Çandarlı Halil Paşa ile görüşüp danışarak Kara Halil'in bir görüşünü benimsedi. Bu Düşünce, Müslümanlığı kabule zorlanacak Hristiyan çocuklardan meydana gelen bir ordu kurulmasından ibaretti. "Bütün doğanlar, İslam yaratılışı üzere üzerine doğarlar." hadisine olan inançla hareket etmeleri ve yenenlerin yenilenlerin üzerinde hak sahibi olduklarına inanmaları dolayısıyla, böyle bir kuruluşla Hristiyan çocuklarını asker saflarına almanın, onların da her iki dünyada kurtulmalarına hizmet olacağı düşünüldü. Çandarlı'nın düşüncesine göre, Hristiyan çocuklardan bir ordu oluşturmak, onları İslam'ı kabul etmeye teşvik edeceği gibi, bu yeni askerler, sadece yenilen ulusların çocuklarından değil, sonradan Müslüman olanlara akrabalık veya dostluk bağıyla bağlı olan ve vadedilen ödüllere kapılarak, kendilerine katılmak için ülkelerini terk edecek Hristiyanlardan da alınacaktı. Devşirme sistemi, gelişi güzel çocuk toplama işi değildir. Devşirme yöntem ve ilkeleri genel olarak şunlardır:
  • Bir fermanla devşirilecek bölge ve memur belirlenir.
  • Bölgedeki kadı, sipahi ve rahiple birlikte devşirilecek çocuklar belirlenir.
  • Genel kural olarak Hristiyan çocuklar devşirilir.
  • İhtiyaç oranında devşirme yapılır.
  • Orta boylular seçilir, vücut kusuru olanlar devşirilmez.
  • Bir erkek çocuğu olan aileden devşirme yapılmaz.
  • Her aileden sadece bir çocuk alınır.
  • Çok küçük yaşta olanlar ve ergenlik çağına yaklaşanlar devşirilmez.
  Yeniçeriler, Osmanlı ülkesinde çok gelişmiş, genişlemiş bir tarikatın kurucusu olan Hacı Bektaş'ın beyaz keçe külahını kabul etmişlerdir. Bir gün Orhan Gazi, yanında bu yeni İslam'a dönüşmüş olan birkaç kişiyle Amasya dolaylarında Suluca Kenaryun köyünde oturmakta olan Hacı Bektaş'ın yanına giderek yeni asker için dua etmesini ve bir sancak ile bir de ad vermesini istedi. Şeyh abasının kolunu askerlerden birinin başına öyle bir şekilde koydu ki, kolun ucu askerin sırtına kadar sarktı; sonra ilhamlı bir şekilde şu kerametli sözleri söyledi: " Bu kurduğunuz askere "YENİÇERİ" denilecektir. Yüzü ak ve parlak, bileği güçlü, kılıcı keskin, oku hızlı ve etkili olacaktır. Bu savaşlarda üstün gelecek ve her zaman zaferle dönecektir." Bu duayı hatırlatmak içinde, yeniçerilerin beyaz keçe külahının arkasına, şeyhin abasındaki kolun bir hatırası olarak bir kumaş parçası eklendi ve yeniçeri külahı eskiden konulan püskül yerine ağaç kaşıkla süslendi.
  Ordunun asıl çekirdeği kapıkulu dediğimiz sınıftır. Bu sınıf piyade askeri olan yeniçerilerdir. Piyade askerleri son derece iyi savaşçılardır ve merkezde yer alırlar. Merkezdeki bu askerlerin savaşın talihini değiştirdiği anlar olmuştur. Varna Savaşı(1444) buna örnektir. Hunyadi Janos'un ağır zırhlıları, sağ ve sol kanat Anadolu askerini dağıttığı vakit merkezdeki yeniçeriler çarpıcı hızla bir direniş göstermiş ve bu orduyu dağıtabilmişlerdir. Böylece savaşın seyri değişmiştir. Padişahın otağı da bu merkezi birliğin arkasında yer alırdı. Kapıkulu askerinin miktarı Fatih Sultan Mehmed ve hatta Sultan Süleyman devrinde on iki ile yirmi bindir.

Yeniçeri Ocağı'nın Büyük Zabitlerinin Genel Hiyerarşisi 
  • Yeniçeri Ağası
  • Sekbanbaşı
  • Kul Kethudası
  • Zağarcıbaşı
  • Saksoncubaşı
  • Turnacıbaşı
  • Başbölükbaşı
Yeniçeri Ocağı Nasıl Bozuldu ?
  Koçi Bey, Yeniçeri topluluğunun ilk kez bozulmasının nasıl olduğunu bildirir.
  " Aksaraylı Mehmed Efendi isimli yeniçeri katibi, "sipahioğlu" namıyla bir bid'at ortaya çıkarıp, 1621 tarihinde yeniçeri ağası olan Mustafa "becayeş" namıyla bir bid'at daha icat etti. Bu yol ile Yeniçeri Ocağı'na sokuldular. Ocağın parlaklığı ve güzelliği gitti. İçlerinde yürürlükte olan eski kanun karmakarışık oldu. Güngörmüş ve ocak hallerinden haberdar olan, alaylar ve taburlar bozan, kaleler fetheden kethüdaları emekli ettiler. Sonunda yalancı dünya için kimi görevden alındı, kimi ise göreve atandı ve nice hak etmiş kimseleri oturak edip, yerine hak etmeyenleri getirerek içlerinde birini diğeriyle değiştirmek eksik olmaz oldu. Birini yayabaşı veyahut bölükbaşı ettiklerinde biner ve ikişer biner kurşunlarını alıp suçu sabit olmayan nice emektar, iş görmüş adamları sebepsiz yere kaldırıp halden bilmez, tecrübesiz, dünyanın acı ve tatlısını görmemiş nice taze yiğitleri getirip ocağı yıkık dökük bir hale koydular. Kanun ve kural ortadan kalktı. Bu yönden kötülük, alem, fitne ve bozgunculuk alemden eksik olmayıp nizam ve düzen yok oldu. Kısaca eski zamanda islam askeri az ve öz, temiz ve disiplinli iken her nereye yönelse Allah'ın emri ile fetih ve zafer ortaya çıkıp İslam'ın ululuğu ilerlemekte idi. Halen başka asker kalmayıp kulluk, ulufeli kula has kılınıp aleme bozgunculuk tohumu ekildi. Bu iki topluluk sınırsız ve sayısız iken yine bir  iş görülmez ve bir iş sonuca ermez oldu. İstedikleri zaman sefer giderler. İtaat yok, padişahtan korkmak yok. İslam askeri Böyle mi olur? Bunlarla ilgilenmek zamanımızda her Müslüman'ın üzerine yapılması bizzat gerekli Allah emri olmuştur."

İlk Yeniçeri İsyanı Ne Zaman Çıktı ?
  Yeniçeriler akla hep isyanları ile gelir. İlk isyanlar 1446'daki Buçuk Tepe Vakası'dır. II.Mehmed'in ilk hükümdarlığı sırasında, yeniçeriler paranın değerinin düşürülmesini bahane ederek ayaklanıp, Şehabeddin Paşa'nın evini yağmaladıktan sonra Edirne'nin doğusunda bir tepeye çekildiler. İsyan, yeniçerilerin maaşlarına yarım akçe zam yapılarak yatıştırılabildi. Ayaklanmanın asıl sebebi ise Çandarlı Halil Paşa'nın, II.Murad'ı tekrar tahta geçirmek istemesiydi. Nitekim isyan karşısında genç hükümdarın zor duruma düşmesi üzerine, II.Murad Manisa'dan gelerek yeniden tahta çıktı ve oğlunu da Manisa'ya vali olarak gönderdi. Bu isyan, yeniçerilerin daha sonraki tarihlerde sıkça rol oynadıkları hükümdar değişiklikleriyle iktidara ortak olma süreçlerinin ilk adımlarıdır.

Genç Osman Nasıl Öldürüldü ?
  18 Mayıs 1622'deki darbe, sonuçları itibariyle Osmanlı tarihinin en feci darbelerinden biridir. Devrin hükümdarı II.Osman'ın bazı icraatları asker, ulema ve halk arasında hoşnutsuzluğa yol açmış, tüm itirazlara rağmen sultanın hacca gitmek için Üsküdar'a geçmesi bardağı taşıran son damla olmuştu. İsyan bayrağını açan yeniçeriler önce Süleymaniye Camii'nin avlusunda toplandılar. Burada biraz bekledikten sonra At Meydanı'na doğru hareket ettiler. Asiler padişah hocasının, kızlarağası'nın ve vezir-i azam'ın kellelerini istiyorlardı. Bu arada şehrin kapıları kapatıldı ve Sultan Osman'a bildirildi. Asiler, kanuni bir engel kalmaması için Şeyhülislam Esad Efendi'den fitneye sebep olanların katledilmesine dair bir fetva aldı. Padişah durumu görünce Hac'dan vazgeçti. Ancak öldürülmesi istenen kişileri vermedi. İkinci gün, Ayasofya Camii'nin minarelerine gözcüler çıkarıldı.  Gözcüler, Topkapı Sarayı'nda bostancı askerinin hazır bulunmadığını meydandaki kalabalığa bildirince asiler hemen sarayın içine akın ettiler. Kalabalığın arasından biri "Sultan Mustafa'yı isteriz!" diye bağırınca, diğerleri de aynı sloganı tekrarladı. I.Mustafa, Harem'deki odasında kapalı tutulduğu yerden alınıp, saray dışına çıkarıldı. Durumu haber alan II.Osman, askerin istediği kişileri verdi. Ancak iş işten geçmişti. Genç Osman mecburen Yeniçeri Ocağı'na sığınmıştı.  Bu sırada I.Mustaf'nın annesi kontrolü eline almaya başlamış, yeni bir vezir-i azam ve yeniçeri ağası tayin etmişti. Davud Paşa, Genç Osman'ı hemen öldürmek istediyse de, yeniçeri ileri gelenleri vezir-i azam'ı engellediler. Ancak Davud Paşa, kısa bir süre sonra sultanı Yedikule'de boğdurttu.

Yeniçeri Ocağı Nasıl Ortadan Kaldırıldı ?
  Yeniçeriler son nasihatleri de dinlemeyip talimli askere sebep olanları isteyince, ipler tamamen koptu. Kılıcını kuşanan II.Mahmud, isyan eden yeniçerilerin katli için fetva aldı ve Sancak-ı Şerif çıkarttı. 15 Haziran 1826 tarihinde asker ile ahali, gülbank ve tekbirlerle birkaç kol halinde yeniçeri kışlalarına doğru harekete geçip, Et Meydanı'ndaki yeniçerileri kuşattılar. Son kez yapılan teslim ol çağrısını da kabul etmemeleri üzerine, yeniçerilerin üzerine top atışlarına başlanılıp, Et Meydanı'nın kapıları kırıldı ve beş saat süren mücadelenin sonunda Yeniçeri Ocağı tarih olmuştu.

KAYNAKÇA
J.Von Hammer, Osmanlı İmparatorluğu- Kısaltılmış Kitap Devlet-i Aliyye, KEMER Yayınları, İstanbul 2017, 29-30
Koçi Bey Risalesi, Prof.Dr. Yılmaz Kurt, AKÇAĞ Yayınları, Ankara 2018, 74-77
Prof.Dr. İlber Ortaylı, Türk Askeri Kültürü, KRONİK Kitap, İstanbul 2019, 333-337
Prof.Dr. Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, YEDİTEPE Yayınevi, İstanbul 2018, 573-578, 579-591
Prof.Dr. Feridun M. Emecen, Türk Askeri Kültürü, KRONİK Kitap, İstanbul 2019, 338-344
Prof.Dr. Abdülkadir Özcan, Türk Askeri Kültürü, KRONİK Kitap, İstanbul 2019, 345-353
Yrd.Doç.Dr. Ali Güler, Hilalin Gölgesinde, HALK Kitabevi, İstanbul 2016, 150-308
Doç.Dr. Mehmet Mert Sunar, Türk Askeri Kültürü, KRONİK Kitap, İstanbul 2019, 583-595







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

I.BAYEZİD (YILDIRIM) DÖNEMİ

I.BAYEZİD ( YILDIRIM )   Osmanlı sultanlarının dördüncüsü, Sultan Murad-ı Hüdavendigar'ın oğlu olup, 1360'ta Orhan Gazi vefat ettiği sırada, Gülçiçek Hatun'dan doğru. Şehzade Bayezid, küçük yaştan itibaren zamanın en mümtaz alimlerinden olan Bursa Kadısı Koca Mahmud, Kazasker Çandarlı Halil ve Karamanlı Molla Rüstem'den ilim öğrendi. 1389'da yapılan I.Kosova Savaşı'na katılarak Şehzade Yakub ile büyük kahramanlık gösterdi. Babası I.Murad ( Hüdavendigar), bir Sırplı tarafından muharebe sahasında şehid edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtına çıktı. Bayezid Han Tahta Çıktıktan Sonra Ne Yaptı ? (Aşık Paşazade Tarihi)   Bayezid Han tahta oturunca Sırp ülkesine Kıratova yöresine ve bütün civarlarıyla Üsküp'e İshak Bey'in efendisi olan ve babasını aratmayan Paşa Yiğit Bey'i, Vidin'e ise Firiz Bey'i gönderdiler. Kısacası Sırp vilayetinin büyük kesimini idaresi altına alıp sonunda saadet ve gönül hoşluğuyla

OSMANLI'NIN HAREM GERÇEKLERİ

HAREM-İ HÜMAYUN   Akkadça'dan Arapça'ya geçmiş bir kelime olan harem, "korunan, mukaddes şey ve yer" manasına gelir. İslamiyetten önceki dönemlerde Ortadoğu'da kurulmuş devletlerde ve İran'da harem kurumuna rastlanır. Harem, Müslüman toplumlara mahsus bir kurum değildir, dünyanın her tarafında değişik din ve medeniyetlerde Harem'e rastlanır. Harem hayatı hakkında hiçbir inceleme yapmamış köşe yazarları, harem kaynaklı olarak tüm Osmanlı'yı aşağılayıp incitiyor; sekiz seneye seksen senelik icraatı sığdıran Yavuz Padişah dahil, neredeyse bütün Osmanlı Padişahlarına "s**s manyağı bir iğrençlik abidesi" süsü veriyorlar! Padişah, haremde yaşayan şehzadeler ve harem ağaları dışında hiçbir erkek buraya giremezdi. Padişahta canı istediği zaman buraya girip karpuz seçer gibi cariye seçemezdi.    Fransız tarihçi Robert Anhegger, 1960 yılında Topkapı Sarayı'nın restorasyon çalışması için Türkiye'ye geldiğinde, Harem hakkında bazı açı

SÜLEYMAN HÜSNÜ PAŞA

SÜLEYMAN PAŞA   Şıpka kahramanı Süleyman Paşa, Türkçülüğü askeri mekteplere sokmaya çalışıyordu. Süleyman Paşa'nın Türkçülüğüne Deguignes tarihi müessir ( etkili ) olmuştur, diyebiliriz. Çünkü memleketimizde ilk defa olarak Çin membalarına ( kaynaklarına ) istinaden Türk Tarihi yazan Süleyman Paşa, bu eserinde bilhassa Deguignes'yi mehaz ( kaynak ) edinmiştir. Süleyman Paşa, Tarih-i Alemi'nin medhalinde ( girişinde ), bu eseri niçin yazmaya teşebbüs ettiğini izah ederken diyor ki :" Askeri tercümesini mütehassıslara ( uzmanlara ) havale ettim. Fakat, sıra tarihe gelince, bunun tercüme tarikiyle ( yoluyla ) yazdırılamayacağını düşündüm. Avrupa'da yazılan bütün tarih kitapları ya dinimize yahut milletimize dair iftiralarla doludur. Bu kitaplardan hiç birisi tercüme edilip de memleketimizde okutulamaz. Bu sebebe binaen mekteplerimizde okunacak tarih kitabının telifini ben üzerime aldım. Vücuda getirdiğim bu kitapta hakikate mugayir ( aykırı ) hiçbir söze t