LEYLA
"Barındırmaz mısın koynunda, ey toprak? derim "yer pek"
Döner, imdadı gökten beklerim, ne yazık ki, "gök yüksek"
Bunaldım kendi kendimden zaman ıssız, mekan ıssız;
Ne ıssız, kimsesiz yerlerde bir yoldaş, ne karanlıklarda tek yıldız;
Yön belirsiz: Sonu gelmeyen duvarları var karşında uzun gecenin
Düşer, acılara; kalkar, ümitsizliğe çarpar serseri alnın!
Ocaksız, vahalar, çöller; sağır, vadiler, enginler;
Aran: Beynin döner boşlukta; haykır: Ses veren cinler!
Şu yıkık kubbe, yıllardır, sesten uzak, ışıktan uzak;
Allah'ım, yok mu ufuklarında doğan sabaha benzer bir ışık?
Ne bitmez bir geceymiş! Neden etmiş Doğu'yu istila?
Değil canlar, dünyalar göçtü hayattan, bunun, hala.
Kabusu ezer üç yüz elli, dört yüz milyon imanı;
Girdabı boğar her dönüşünde milyonlarca serveti!
Yüzyıllar var ki bu İslam'ın yurdu her gün çiğnenmekte,
Yüzyıllar geçti va'd edilen yarını hala beklemekte!
O yarının gelmesini hiç istemem, eğer "mahşer günü" ise...
Ama bu değil de müminler güçlü bir varlığa sahip olmakla müjdelenmiş ise;
Bilmem ama, bu kat kat perdeler biçin sıyrılmasın artık?
Niçin serpilmesin, hala, ufuklardan bir aydınlık?
O "aydınlık" ki, sönmek bilmeyen doğmak ve parlamak, umudunu
"Varlığından pişman, ölmek ister" sandığın Doğu'yu,
Büyüleyici bir pırıltıyla döndürmüşte çılgına;
Sürükler bunca yıllardır, o sevdadan bu sevdaya.
Gerçekte Doğu'nun, o kendini düşünmeyen talihsiz Mecnun'un
Bu alemde bir Leyla'sı var, o da geleceğidir İslam'ın.
Varlıklar alemi nasıldır bilmez, bu alemde kendini geçici sayar,
Bugun adını alarak dalıp gider, ertesi gün hatırası içinde kendinden geçer.
Gel ey Leyla, gel ey candan yakın sevgili, uzaklaşma!
Senin derdinden canlardan geçen Mecnun'la uğraşma!
Düşün: Zavallının en kahraman, en gürbüz evladı,
Kimin uğruna kurbandır ki, doğrandıkça doğrandı?
Şu yüzbinlerce sönmüş yurda yangınlar veren kimdi?
Şu milyonlarca öksüz, dul kimin boynundadır şimdi?
Kimin boynundadır serden geçip asılan canlar?
Kimin uğrunadır, Leyla, o insanların katledildiği yerler, o zindanlar
Helal olsun o kurbanlar, o kanlar, tek sen ey Leyla,
Görün bir kerrecik, etmeden ümitsizlik Mecnun'u istila.
Niçin yaradılış dünyasından henüz yüksekte uçmaktasın?
Şu topraklarda, şayet, hiç ağırlanma imkanın,
Şafaklar yoluna serilmiş halı, gerçekten aydınlığın çerağıdır;
Göklerin kalbinde yer tutmuş hilalim otağındır;
Ezanlar nöbet tutan mehterindir: İnletir mesafeleri korkudan
Alemler, kubbeler çeyizindir, indirilmiş Allah katından
Cemaatler kölendir, Kabe'ler gelin odan... Gel ey Leyla,
Gel ey candan yakın sevgili ki görünmez alemlerdesin hala!
Bu nazın elverir, Leyla, in artık in ki yükseklerden,
Sonsuz bir bahar insin şu yanmış yurda, Mevla'dan
MEHMET AKİF ERSOY
ANKARA-NİSAN 1922
KAYNAKÇA
Safahat, ZAMAN Gazetesi, 2.cilt, s.937
Yorumlar
Yorum Gönder