Ana içeriğe atla

OSMANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞ TARTIŞMASI

OSMANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞU

 Osmanlı tarihi üzerine yazılmış birçok kitapta 1299,imparatorluğun kuruluş yılı olarak gösterilir.Geleneksel Osmanlı Tarih Yazıcılığı,1299'da Selçuklu hakimiyetinin sona erdiğini ve Osman Gazi'nin bu tarihte bağımsız olduğunu kabul eder. Şehir devletlerinde otonominin kuruluşu,Kayzer'den gelen beratın tarihine göre belirlenir. Osmanlı'ya da benzer şekilde Selçuklu Sultanı'ndan tabl,yuğ ve beratın geliş tarihi esas alınarak 1299 tarihini kuruluş yılı olarak veriyoruz.(Prof.Dr.İlber Ortaylı,Türklerin Tarihi 1.cilt s279) İlk büyük Osmanlı tarihini yazan Hammer'da Türkiye Selçuklu Devleti'nin yıkılış tarihi olarak 1299 yılını esas alır. Türkiye Selçukluları'nın yıkılmasıyla Osmanlı Beyliği'nin bağımsız kaldığını ileri sürerek, 1299'u imparatorluğun kuruluş tarihi olarak belirtir.(Prof.Dr Erhan Afyoncu,Sorularla Osmanlı İmparatorluğu s40) Bunların yanında bir başka müverrih,"Türkiye Selçuklu hükümdarı III.Alaaddin Keykubad, İlhanlılar tarafından İran'a sürüldü.Bu olaydan sonra,Türkiye Selçuklu Devleti'nin ileri gelen bazı devlet adamları ve komutanları Osman Bey'e sığındılar.(1299).Bu sebepten 1299 yılı,Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir."demektedir.(Yrd.Doç.Dr Ali Güler,Hilalin Gölgesinde s28)Ancak bazı müverrihler, İmparatorluğa meşruiyet sağlamak için Selçuklu Sultanının Osman Bey'i kendi halefi olarak tanımasını bile yeterince kuvvetli bulmazlar ve ilahi tasdikin bir işareti sayılan kılıç(zafer)hakkına başvurarak onu müeyyed min indillah(Allah indiğinde desteği olan hükümdar)ilan etmişlerdir.(Prof.Dr Halil Inalcık,Osmanlı İmparatorluğu 2.cilt s73) Aşık Paşazade tarihine göre 1299'da Yarhisar,Bilecik,İnegöl ve Yenişehir fethedilmişti.Rivayete göre o zaman Osman Gazi kendi adına hutbe okutarak,bağımsızlık iddiasında bulundu.Bu şehirlerin fethi, Osmanlı tarihi açısından önemlidir. Ancak fetih tarihleri tam olarak belli değildir. Osmanlı tarihleri,bu aşamada Osman Bey'i,Anadolu'daki diğer Türkmen beyleri gibi bağımsızlığa hak kazanmış, kendi adına hutbe okutabilecek bir islam hükümdarı gibi göstermeye çalışırlar.Araştırmacılar da, Osmanlı tarih yazıcılığında ki bu geleneği izleyerek, imparatorluğun kuruluş tarihi olarak 1299'u kabul etmişlerdir.(Prof.Dr Erhan Afyoncu,Sorularla Osmanlı İmparatorluğu s40)
  Osman Gazi'den ve fetih girişimlerinden söz eden çağdaş Bizans tarihçisi G.Pachymeres, şüphesiz en güvenilir kaynaklar arasındadır. Pachymeres, 1302 Bafeus Savaşı vesilesiyle Osman Bey'i, tarihi ve siyası bir şahsiyet olarak muayyen bir kimliğe sahip bulunduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir.(Prof.Dr Feridun Emecen,Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi s29)Pachymeres, bu zaferle Osman'ın şöhretinin Paflagonya bölgesine kadar yayıldığını ve gazilerin onun bayrağı altına koşuşturduklarını kaydeder.(Prof.Dr.Halil İNALCIK,Fatih Sultan Mehemmed Han s25)1304'te sınırları genişlemiş ve beylik ismine layık olmuş bir yapı oluşuyor.O çevre açısından müthiş bir zafer kazanılıp Bizans Ordusu tarumar ediliyor. Bizans kronikleri bile bunu bir facia olarak anlatır. Bafeus Muharebesi'nden sonra nüfus da otorite de artıyor;toprak sağlamlaşıyor.Müderrisler, Selçuklu umerası,tüccarlar Osmanlı Beyliği'ne geliyorlar.(Prof.Dr.İlber Ortaylı,Türklerin Tarihi 1.cilt s279)Yani Bafeus Savaşında Bizans kuvvetlerine karşı alınan zafer, Osman Gazi'yi bölgede karizmatik bir bey durumuna getirip,ona hanedan kurucusu karizmasını getirtti. Bu yüzden 27 Temmuz 1302 tarihini Osmanlı hanedanının,dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin kuruluş tarihi olarak kabul etmek, 1299 yılına göre çok daha doğru olacaktır.(Prof.Dr.Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu s40) Bu konu hakkında Prof.Dr.Halil İNALCIK, "Bapheus galibiyeti, Osman'a hanedan kurucusu bir bey ünü kazandırmış, kendisinden sonra oğlu Orhan,rakipsiz beylik tahtına geçmiştir. Böylece 27 Temmuz 1302 tarihi Osmanlı hanedanının,dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edilebilir."diyerek görüşlerini bizlere aktarmıştır.(Prof.Dr.Halil İNALCIK,Fatih Sultan Mehemmed Han s25)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

I.BAYEZİD (YILDIRIM) DÖNEMİ

I.BAYEZİD ( YILDIRIM )   Osmanlı sultanlarının dördüncüsü, Sultan Murad-ı Hüdavendigar'ın oğlu olup, 1360'ta Orhan Gazi vefat ettiği sırada, Gülçiçek Hatun'dan doğru. Şehzade Bayezid, küçük yaştan itibaren zamanın en mümtaz alimlerinden olan Bursa Kadısı Koca Mahmud, Kazasker Çandarlı Halil ve Karamanlı Molla Rüstem'den ilim öğrendi. 1389'da yapılan I.Kosova Savaşı'na katılarak Şehzade Yakub ile büyük kahramanlık gösterdi. Babası I.Murad ( Hüdavendigar), bir Sırplı tarafından muharebe sahasında şehid edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtına çıktı. Bayezid Han Tahta Çıktıktan Sonra Ne Yaptı ? (Aşık Paşazade Tarihi)   Bayezid Han tahta oturunca Sırp ülkesine Kıratova yöresine ve bütün civarlarıyla Üsküp'e İshak Bey'in efendisi olan ve babasını aratmayan Paşa Yiğit Bey'i, Vidin'e ise Firiz Bey'i gönderdiler. Kısacası Sırp vilayetinin büyük kesimini idaresi altına alıp sonunda saadet ve gönül hoşluğuyla

OSMANLI'NIN HAREM GERÇEKLERİ

HAREM-İ HÜMAYUN   Akkadça'dan Arapça'ya geçmiş bir kelime olan harem, "korunan, mukaddes şey ve yer" manasına gelir. İslamiyetten önceki dönemlerde Ortadoğu'da kurulmuş devletlerde ve İran'da harem kurumuna rastlanır. Harem, Müslüman toplumlara mahsus bir kurum değildir, dünyanın her tarafında değişik din ve medeniyetlerde Harem'e rastlanır. Harem hayatı hakkında hiçbir inceleme yapmamış köşe yazarları, harem kaynaklı olarak tüm Osmanlı'yı aşağılayıp incitiyor; sekiz seneye seksen senelik icraatı sığdıran Yavuz Padişah dahil, neredeyse bütün Osmanlı Padişahlarına "s**s manyağı bir iğrençlik abidesi" süsü veriyorlar! Padişah, haremde yaşayan şehzadeler ve harem ağaları dışında hiçbir erkek buraya giremezdi. Padişahta canı istediği zaman buraya girip karpuz seçer gibi cariye seçemezdi.    Fransız tarihçi Robert Anhegger, 1960 yılında Topkapı Sarayı'nın restorasyon çalışması için Türkiye'ye geldiğinde, Harem hakkında bazı açı

SÜLEYMAN HÜSNÜ PAŞA

SÜLEYMAN PAŞA   Şıpka kahramanı Süleyman Paşa, Türkçülüğü askeri mekteplere sokmaya çalışıyordu. Süleyman Paşa'nın Türkçülüğüne Deguignes tarihi müessir ( etkili ) olmuştur, diyebiliriz. Çünkü memleketimizde ilk defa olarak Çin membalarına ( kaynaklarına ) istinaden Türk Tarihi yazan Süleyman Paşa, bu eserinde bilhassa Deguignes'yi mehaz ( kaynak ) edinmiştir. Süleyman Paşa, Tarih-i Alemi'nin medhalinde ( girişinde ), bu eseri niçin yazmaya teşebbüs ettiğini izah ederken diyor ki :" Askeri tercümesini mütehassıslara ( uzmanlara ) havale ettim. Fakat, sıra tarihe gelince, bunun tercüme tarikiyle ( yoluyla ) yazdırılamayacağını düşündüm. Avrupa'da yazılan bütün tarih kitapları ya dinimize yahut milletimize dair iftiralarla doludur. Bu kitaplardan hiç birisi tercüme edilip de memleketimizde okutulamaz. Bu sebebe binaen mekteplerimizde okunacak tarih kitabının telifini ben üzerime aldım. Vücuda getirdiğim bu kitapta hakikate mugayir ( aykırı ) hiçbir söze t